Etki ajanlığı kanunu daha çıkmadan nasıl suçlama yapılıyor?
Ayşe Barım’ın tutuklanması ile bu söylem tüm medyada dile getirilir oldu. Bunu söyleyen hukukçu olmasa anlarız ama hukukçuların bunu söylemesi, abesle iştigaldir. Neden mi? İrdeleyelim...
Etki ajanlığı kavramsal olarak bir ülkenin, örgütün ya da bireyin, bir başka ülkenin veya toplumun düşünce yapısını, kararlarını, kamuoyunu veya siyasi yapısını kendi çıkarları doğrultusunda etkilemek amacıyla dolaylı yollarla yürüttüğü manipülatif faaliyetleri ifade eder.
Görüldüğü üzere etki ajanlığı, bir çok suç tipinin bir araya gelmiş halidir. Örneğin, yanıltıcı bilgiyi alenen yayma (TCK md 217/A), örgüt propagandası yapma (TMK md 7/2), etkileme suçları (fiyatları etkileme> TCK md 237, adil yargılamayı etlilemeye teşebbüs> TCK 237), suçu ve suçluyu övme (TCK md 215), halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama suçu (TCK md 216) gibi suçlar, etki ajanlığı kapsamında değerlendirilebilecek suçlardır.
Şu an kanunda “etki ajanlığı suçu” düzenlenmendiğinden böyle bir suçtan ceza verilemez ama failin yaptığı fiillerden yola çıkarak, etki ajanlığı yaptığı ortaya konulabilir. Örneğin kanunumuzda “suç örgütü lideri” diye bir suç yoktur ama her suç örgütünün bir liderinden soruşturmalarda bahsedilir. Suç örgütü lideri olduğu tespit edilen kişi de “suç örgütü lideri” olmaktan değil, örgüt kurmak veya yönetmekten (TCK md 220/1) ceza alır.
Dolayısıyla, bir kişinin konumunun nitelendirilmesiyle (örgüt lideri gibi) o kavramın ceza yasasında karşılığından hüküm giymesi (örgüt lideri> örgüt kurma/yönetme gibi) farklı konulardır. “Kanunda örgüt lideri diye bir suç yok, tüm suç örgütü liderlerini serbest bırakın” demek ne kadar saçma, hukuk dışı ve cahilce ise, “etki ajanlığı yasası geçmedi, etki ajanlığından tutuklama olmaz” demek de aynı derecede batıldır.
Başa döner isek, hukukçu olmayanların bunları söylemesi, teknik bilgi eksikliği nedeniyle hoş görülebilir ama hukukçuyum diyen birinin bunu söylemesi, fahiş hatadır. Savcı, iddiamakamıdır. Etki ajanlığından bahseden savcı, sevk maddesi olarak kanun tasarısını mı belirtmiştir? Kaldı ki mahkemeler iddianamede dahi savcının fiili nitelendirmesi ile bağlı değilken (CMK md 225/2) tutuklama talebindeki nitelendirmeyle hiç bağlı değildir!
Savunma; popülist çıkışlarla, ithamın kavramsal nitelendirmesine takılıp kalmakla, sağlanamaz. Bu hukuki değil, olsa olsa sadece saf siyasi bir söylem olur. Bu nedenle savunmanın yapması gereken; popülist çıkışları geride bırakıp; ithama, dosyadaki somut delillere, gerekçelere ve savunma stratejisine odaklanmaktır.
Gerisi, boş temenniler olarak hukuk dünyasında yerini alacaktır…
(Bu yazı, x.com/BYkskky hesabında flood olarak yayınlanan yazıdan alınmıştır.)