Paradigmanın Çıkmazı: Doğru Karar ve Demokratik Karar Çelişkisi

paradigmanın çelişkisi

Paradigma, belli dönemlerde geçerli olan baskın bakış açısını ifade eder. Demokrasi, bir kurum, örgüt veya devlet içinde eşit bir şekilde güce sahip olan tüm üyelerin katılımıyla karar alma sürecini ifade eden bir yöntemin adıdır. Doğru ise, akıl ve mantık süzgeci içerisinden geçirilirek, yanlış olmayan seçenek ya da yanlışa en uzak olan ihtimal manasındadır. Doğru kavramı, doğası geregi “tek”lik ifade etmediği gibi, yanlış olana karşıtlığı ile belirlenir ve her doğru, bir önerme içerir.

Günümüzdeki paradigma yani baskın olan “doğruluk” görüşü, karar alma sürecinde, demokratik bir yöntem belirlenerek, ortaya çıkan “çoğunluk görüşü”nün “doğru” olduğu görüşüdür. Kısacası; doğru olan, ancak demokratik yöntemlerle alınan karardan ibarettir demek, günümüzün baskın olan görüşüdür.

Bu “doğru olan” ile “demokratik olan”ı eşitleme düşüncesi, ilk bakışta “çok modern, insancıl” gibi görünse de aslında hiç de öyle değildir.

Öncelikle, bazı tercihler, hususlar veya durumlar, doğası gereği, demokratik bir yöntemle de olsa, bir “seçim”in konusu olamaz. Örneğin, uyuşturucu ticaretinin serbest bırakılması ya da adam öldürme suçunun, suç olmaktan çıkarılması gibi olasılıklar, demokratik bir süreç sonucunda alınacak bir karar ile tespit edilemezdir.

Aynı şekilde, demoktratik süreç içerisinde alınan ve çoğunluğun görüşünün uygulandığı her “tercih/seçim”, doğru değildir. Bunun en büyük ve acı örneği, Almanya'nın Nazi Partisi iktidarıdır. Nazi Partisi Almanya'da, seçimlerin yapıldığı dönemde bir çok ülkede olmayan, ileri bir demokratik seçimle iktidar olmuştur. Ama bu tercih/seçim, milyonlarca insanın katledildiği 2. Dünya Savaşı'nı doğurmuştur.

doğru-yanliş

Doğru ve yanlış kavramları, demokrasi gibi kavramlarla hareket edilerek tanımlanamaz. Doğru ve yanlış karamları, hiçbir zaman demokrasinin konusu da olamaz. Doğru ve yanlış, felsefenin, sosyolojinin, hukukun, tıbbın velhasıl, pozitif bilimlerin konusudur. Demokrasi ise, amaç veya sonuç değil, sadece bir araçtır. Kullanılan araçtan hareketle yapılacak olan belirlemeler ile ortaya çıkan sonucun, her zaman doğru olana isabet etmeyeceği, bilimsel olarak ispatlanmış bir gerçektir.

Örnekle açıklayacak olursak, bir cinayet suçunun işlenmesinde, cinayetin hangi araçla (silah, bıçak sopa hatta el ile boğularak) gerçekleştiğinin, adam öldürme fiilinin, suç yani doğru olup olmadığı konusunda, önemi yoktur. Önemli olan, haklı hiçbir gerekçe yok iken masum birinin öldürülmesidir. Öldürülme fiilinde kullanılan aracın, öldürme fiilini haklı kılacak hiçbir gücü de bulunmamaktadır.

Fakat günümüzdeki paradigma, yanlış olan kararların alınması için “demokrasi” araç olarak kullanılmakta, demokratik yöntemlerle alınan her türlü kararın, “doğru” olacağı/olmak zorunda olduğu dayatılmaktadır. Bu durum Hristiyanlıktaki, kutsal suya benzemektedir. Modern sistem, yanlış olan ama sadece belli bir elit azınlığın çıkarını koruyan bir  “yanlış” kararı, bir kısım algı yönetimi perdelemeleri ile demokratik yöntemler ile almakta, “yanlış” olan, “demokrasi” kutsal suyuyla yıkanarak, kutsanmaktadır. Kısacası söylenen/dayatılan şudur: Demokratik yöntemle alınan bir karar, yanlış olsa da “doğru” olarak kabul edilmeldir.

seçim

Demokrasi, doğru, yanlış ve karar gibi kavramların tam olarak öğrenilmesi ve bu kavramların farklılıkları konusunaki farkındalığın geliştirilmesi, zaruridir. Çünkü tarihi verilerle sabittir ki her zaman çoğunluk; kendi kararlarının “doğru” olduğundan bahisle baskı oluşturma ve “doğru” kavramından yola çıkarak da bu baskılarının “haklı” oluğunu kabul ettirme, eğilimindedir. Bu eğilimin ne gibi facialara sebep olduğuna dair yukarıda kısaca bahsettik. Tekrar aynı sonuçların yaşanmaması için her bireyin, demokratik tüm haklarını sonuna kadar kullanmakta ısrarcı olması ama “doğru” ve “yanlış” kavramlarının, demokrasi ve cumuhriyet kavramları ile bir ilgisinin olmağı konusundaki farkındalığını hep diri tutması gerekmektedir.

01/01/2025, 04:00
Similar Posts
Narin Davasında Karar Verildi

Yazar: Bayram-Yuksekkaya - 2 minute

2024 yılı Ağustos’unda, Diyarbakır Bağlar İlçesi Tavşantepe Mahallesi’nde kaybolan bir kız çocuğu için arama çalışmalarına katılanlar, yılın en ses getirecek davasının başında olduklarını bilmi...

More