Türk'ün Milletçiliğinden Türk Milliyetçiliğine

türk töresi

Türk'ün Töresi

Türk kavramının tek kelime ile açıklanması istense, tartışmasız "töre" olarak cevap verilir. Zira Türk'ü, millet; Türk milletini, diğer milletlerden farklı kılan, Türk'ün töreye bağlılığıdır. Peki töre nedir?

Töre kavramı TDK'da "bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü; âdet, bir toplumdaki ahlaki davranış biçimleri; adap." olarak tanımlanmıştır (https://sozluk.gov.tr/?ara=t%C3%B6re).

İşte Türk töresi, kadim bir geçmişten gelen tecrübelerden damıtılmış, bireysel ve toplumsal anlamda dengeyi sağlayan bir kurallar zinciridir.

Türk'ün Milletçiliği

Türk töresinde; bireye değer vermek, kadına önem vermek, Devlete bağlılık gibi önemli değerlerin yanında, çok önemli bir kural daha vardır: Milletin kutsallığı.

Türk töresinde Türk milleti, "kut" sahibidir. Kut, ilahi bir kaynaktan gelen güç, destek manasına gelir. Birey, bu milletin üyesi olmakla doğrudan bu kut gücüne sahip olmaktadır fakat bunun bir bedeli vardır: Türk töresine uymak. Birey, töreye uyduğu ve koruduğu ölçüde bu ilahi ödülün hakkını vermekte, töreye karşı çıktığı ölçüde lanetlenmekte ve cezalandırılmaktadır. Bu görüş, Türklerin baştan beridir sahip olduğu "Tanrı" inancıyla da şekillenmiştir.

İşte Türk'ün töresi aynı zamanda Türk'ün milletçiliğinin en üst seviyede yansımasıdır. Bundan dolayıdır ki kitabelerde (özellikle Orhun Kitabelerinde) Türk milletine seslenilmektedir:

"Türk, Oğuz beyleri, milleti işit: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilecekti? Türk milleti, vazgeç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan kağanına, hür ve müstakil iyi iline karşı kendin hata ettin, kötü hâle soktun" (Çeviri: Prof. Dr. Muharrem Ergin “Orhun Abideleri). 

Bu sözler, yukarıda bahsettiğimiz töre, millet, devlet gibi belirlemelerin tarihsel kaynağını da oluşturmaktadır.

türklerin tarih sahnesine çıkışı

Türklerin Tarih Sahnesine Çıkışı

Türklerin tarih sahnesine ne zaman çıktıkları tartışmalıdır. Bu konuda hiçbir tartışmaya girmeden şunu söylemek uygun olacaktır: Orta Asya'daki Türklerin önemli tarihsel başarıları bulunsa da bu başarıların tüm dünyaca duyulduğu, gerçekçi olmayacaktır. Çünkü dünya tarihi bakımından önemli bir gelişmenin yaşanması için, bir çok milletin etkilenmesi gereken önemli bir olaya sebep olmak gerekmektedir. Bu açıdan Türklerin tarih sahnesine çıkışı ilk olarak "Kavimler Göçü"ne sebebiyet vermeleri olarak belirlenebilir. 

Türklerin tarih sahnesine çıkışı, Türklerin giderek Orta Asya bozkırlarından çıkışını da sağlayarak, yeni iklim ve topraklarda yaşamaya entegre etmiştir. Bu yer, iklim ve farklı kültürlerle etkileşiminden dolayı değişiklikler, Türk milletinin en büyük sınavını vermesine sebebiyet vermiştir. Bu yer, iklim ve yeni toplumlarla iletişim kurma değişimi, Türk töresini nasıl etkileyecekti? Türkler, törelerinden kopacak ve yeni kültürlerin etkisi altına mı girecekti yoksa dogmatik olarak (Moğolların düştüğü hata gibi) törelerini put mu edineceklerdi? 

Türkler, her iki ihtimali de reddettiler. Temelde törelerine bağlılıklarını korudular; yer, iklim hatta din değişikliğine karşı bile törelerini korumayı bildiler. Ama bu değişikliklerle öğrendikleri yeni bilgileri, törelerinin temel dokusunu bozmayacak ve hatta geliştirecek şekilde kabullenmeyi bildiler. 

Devlet-i Aliyye Anlayışı

İslam'ın kabulü ile geçmişte "kut"sal olan devlet, Türkler için artık kutsallıktan öte "İlahi Bir Devlet" haline gelmiştir. Geçmişte sadece "sözlü" aktarımlarla oluşan kutsallık, İslam'ın kabulüyle "yazılı" bir kitabın (Kur'an'ın) ilahiliği ile daha da yüceltilmiştir.

Bu yüceltme ve artık yazılı bir kaynağa (Kur'an'a) dayanmak, "Devlet-i Aliyye" kavramını, "Devleti Ebedi Müddet" anlayışına uygun olarak ortaya çıkarmıştır.

Selçukluların ve Osmanlıların yönettiği devlet, özünde Türk töresinin tek temsilcisi olan aynı devlettir: Devlet-i Aliyye. Selçuklular Devlet-i Aliye'yi yöneten hanedan, Osmanlılar ise Devlet-i Aliyye'yi yöneten hanedanın ismidir. Hatta bazı tarihi kaynaklar Selçuklu hanedanının yönettiği devletin isminin "Devlet-i Aliye" (Büyük Devlet), Osmanlı hanedanının yönettiği devletin isminin ise "Devlet-i Aliyye" (En Büyük Devlet) olarak isimlendirildiğini ama her ikisinin de aynı kaynağı yani "Türk Töresine Bağlı Büyük ve Tek Devleti" işaret ettiğini belirtmektedirler. Hatta tarihte kurulan tüm Türk devletlerinin tek bir devleti işaret ettiğini, hepsinin bir öncekinin devamı olduğunu görüşü, hakim bir görüştür. 

türk milletçiliğinden türk milliyetçiliğine geçiş

Türk Milletçiliğinden Türk Milliyetçiliğine Geçiş

Türk töresinin, millet kavramına verdiği önem ve kutsiyetini (ve sonrasında ilahiyeti) yukarıda açıkladık. Türk milletçiliği görüşü, Osmanlı döneminde hat safhaya ulaşmıştır. Her ne kadar bazı "tarih saptırmacası satılık kalemler", Osmanlıların "Türk"lere önem vermediği yalanını yaymaya çalışsalar da; fermanlarda, yazılarda, kaynaklarda, kayıtlarda hatta mehter marşlarında dahi "Türk Milleti" kavramına yapılan atıflar, bu yalancıları açıkça deşifre etmekte ama bu yalancılarda adap da olmadığından yüzleri dahi kızarmamaktadır. 

Osmanlı, Türk Milletçiliği kavramını (Türk Milletinin önemi, verilen değer vs.) yücelttikçe yüceltmiştir. Zira Türk milletçiliği, hem içerde hem dışarıda Türk milletinin haklarını en üst seviyede korumak, yüceltmek ve diğer milletleri de koruyan, kollayan hatta kimi zaman onlara yardım etmekle hemhal olan bir kavramdır. Böylece yayılmacı bir politika izleyen Osmanlının cihan imparatorluğu olarak başarılı olmasının nedeni de bu "Türk Milletçiliği" anlayışının diğer milletleri reddetmeyen/kapsayan adaletidir. 

Ancak, tarihte kurulan tüm devletler gibi Osmanlı hanedanının yönettiği devlet de yıpranmış, yönetim eski gücünü kaybetmeye başlamıştır. Bu bozulma, yıpranma ve güç kaybının kaynağı, tarihteki diğer örneklerle aynıdır: Türk Töresinden Ayrılmak.

Yukarıda Orhun Abidelerinde dile getirilen ikaz, geçmişe değil aslında geçmişten çok geleceğe yönelik bir ikazdır. Bu anıtların yazılmasından sonra da anıtlarda yazılan hatalara düşenlerin aynı akıbeti yaşaması, Türk töresinin değişmez kurallarının kutsiyetini de ortaya koymaktadır. 

Karanlık orta çağdan İstanbul'un Fatih tarafından fethiyle çıkan Avrupalılar, 1789 Fransız İhtilali ile yakın çağa girdiler. Ve bu çağ yepyeni bir kavramı tüm dünyaya taşıdı: Milliyetçilik.

Esasında milletçilik kavramının deforme hali olan milliyetçilik, çoğu zamanda da milletçilik kavramı ile aynı anlamda kullanılıyordu. Artık Türk Milliyetçiliği kavramı da Fransız İhtilali ile tartışılmaya başlandı.

Jön Türkler ve İttihat Terakki Gibileri

Milliyetçilik kavramını; içerde milleti birleştiren dışarda ise diğer milletlerle ayrışmayı körükleyen bir bölücü fikir olarak ortaya koyanların etkisi altında kalan ilk Türler, "Jön Türler" olarak bilinen cenahtır. Bu görüşün, bir imparatorluk olan Osmanlı için "yıkım" anlamına geldiğini çok iyi bilen bu cenah, hararetle bu görüşü savundular. Bugün çokça dile getirilen ve "Milletçilik" kavramının karşısında bulunanların alayla dile getirdikleri "Vatan millet Sakarya edebiyatı", bu Jön Türkler ve halefleri tarafından ortaya atılan sözlerdir.

Fakat İttihat Terakki diye bilinen ve gerçek adı önce İttihat ve Terakki Cemiyeti, sonraları İttihat ve Terakki Fırkası olarak değişen grup, Türk milletine en büyük zararı veren ve fakat "Türk Milliyetçisi"yiz diyen kişilerdir.

Hayalci, gerçekçilikten uzak, çoğu Türk dahi olmayan hatta Türklükten utanan ve bundan dolayı Türklük kavramını değiştirmeye çalışan, imparatorluğu savaşa zorla/bir oyunla sokan, savaşta her cephede yenilgiye neden olan ve sonra da o çok sevdiklerini, canlarını vereceklerini söyledikleri (!) vatandan hızla kaçan, vatanın her yerinin işgal edilmesine neden olan İttihat Terakkiciler...

Türk Milletçiliği anlayışı ile imparatorluk kuran kadim akılcılığı, "Türk Milliyetçiliği" adı altında hayalci, boş laf ve dedikodu dolu yalanlarla yıkan, ateşli ama yalan dolu söylemlerle halkı tahrik eden bir hiçliğe iten İttihat Terakkiciler...

Kökleri dışarda, Selanik'ten gelen, sarayı yağmalayan, devlet malına çöken, padişahı derdest eden, dini hassasiyetlerle alay eden bir grubun adıdır İttihat Terakki...

türklerin dirilişi

Yeniden Diriliş

1. Dünya Savaşı'nın kaybıyla yönetim şekli değişen Türkiye, cumhuriyet halini almıştır. (Osmanlı'nın yönettiği Devlet-i Aiyye'nin hiçbir zaman yıkılmadığının, sadece yönetim şeklinin değiştiğinin hukuki dayanakları ile ispatı için bknz: https://bayramyuksekkaya.tr/blog/100-yillik-yalan-osmanli-devleti-yikildi)

Tek parti dönemi, savaş sonrası sıkıntılı süreç, resmi tarihin dayattığı çarpıtmaların tesirlerinin yavaş yavaş ortadan kalkmasıyla, artık rahat bir şekilde "Türk Milliyetçiliği"nin aslında kadim "Türk Milletçiliği"nin bir yansıması olduğu, net olarak anlaşılmaya başlanmıştır. Cumhuriyeti kutsamak için Osmanlıyı yalanlarla kötüleyen zihniyetin ve resmi tarih çarpıtmalarının artık çocuklar nezdinde dahi bir anlam ifade etmediği bugünlere gelinmiştir. Hem kendileri için yalan bir tarih uyduranlarla geçmişteki tarihi gerçekleri de saptıran ve tahrif eden bu "Türk Düşmanı" zihniyet, bu kanlı ve yalan dolu fikirlerini de "Yeni Türkçülük" gibi kavramlarla perdelemeye çalışmışlardır. Türk Milletçiliği yahut Türk Milliyetçiliği, ırksal bir köke sahip olmasa da, Türk olmayanların Türk Milliyetçiliği'ni hararetle ve hatta ırkçılık seviyesinde (!) savunmaları, ortada aslında bir iki yüzlülük olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin; İngiliz olmayan bir kişinin, İngilizciliği hararetle savunması karşısında ne düşünürsünüz? Bu ateşli İngiliz olmayan İngilizcinin, ya nitelikli bir sahtekar olduğunu yahut da bu İngilizcilikten dolayı gizli bir çıkarı olduğunu göstermektedir. Bu genel geçer kural, tüm milletler için geçerli olduğu gibi Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği için de geçerlidir.

Bugün, Türk Milliyetçiliğini kadim Türk Milletçiliği kavramı temelinde anlamanın ve  kullanmanın farkındalığına sahip yığınla Türk milliyetçisinin, yüz elli yıldan fazladır uyutulan ve hatta uyuşturulan Türk milletinin; bilimsel ve tarihsel olarak kesin olarak kanıtlanan sahip olduğu olağanüstü potansiyeline tekrar ulaşmak için bu ölü toprağını üstünden atmakta kararlı olduğu, bu kararlılığın artık geri dönülmez bir yola girdiği, tartışmasızdır.

Türk Milletçiliğinden Türk Milliyetçiliğine

Kadim Türk töresini temel alan Türk Milletçiliği, geçirdiği bir çok olumlu gelişme ile bugünkü Türk Milliyetçiliği halini almıştır. Fransız Devrimi ile ortaya çıkan "milliyetçilik" akımı içerisindeki "yıkıcılık, savaş, kan, hatta ırkçılık" gibi kavramları ayıklayan, Türk töresinin temel değerlerine sadakatle bağlı kalıp kendine özgü olarak güncellenen Türk Milliyetçiliği bugün; dışta Türk milletinin üstün çıkarlarını akılcılık ve tarihsel verilere dayalı olarak savunan; içte ise birey, aile, ahlak gibi toplumsal ve sosyolojik gerçeklikler karşısında her türlü bozulmanın, bölücülüğün girişimini reddeden ama her aşamada töreye (ve doğal olarak hukuka) bağlı kalan, çok yönlü bir mücadelenin farkındalığı ve gücünü ortaya koymaktadır.

Türk Milliyetçiliğini, İttihat Terakki üyeleri gibi meyhanelerde vatan millet edebiyatı parçalayan, içte kof, dışta korkak zihniyetin içine hapsetmek isteyenler artık kabul görmemektedirler. Türk milliyetçileri artık çok net bir şekilde bilmektedirler ki; Hun İmparatorluğundan Osmanlı İmparatorluğu'na kadar Türk töresine bağlı Devlet-i Aliyye'nin (yahut Aliye'nin) yaşadığı bu sıkıntılı süreçten kurtuluşun ve yeniden güçlü devlet olmanın reçetesi açık ve nettir: Töreye bağlılık, yer ve zamana bağlı değişkenlerden faydalı olanları alarak modern dünyayı ıskalamamak ancak zararlı olanları net bir kararlılıkla reddetmek, bu ayrımı yapar iken akılcılık ve kadim tarih hafızası farkındalığı ile hareket etmek ve sadece gerçekleri temel almak, hayalciliğe ve masallara kulak kabartmamak.


 

06/12/2025, 00:07
Similar Posts
Ay Yıldızlı Türk Bayrağı Cumhuriyetle Mi Oluşturuldu?

Yazar: Bayram-Yuksekkaya - 1 minutes 38 seconds

Özellikle son 50 yıldır, cumhuriyetin ilanı ile kabul edilen, sanki daha önce yokmuş da birden bire cumhuriyeti ilan eden kadrolarca icat edilmiş gibi ileri sürülen yalanların biri de beyaz ay yıldızlı al bayrağım...

More