Görsel ve yazılı medyada, yıllarca gündem olan bir olay: Çilem Doğan Davası.
Asıl ve yasal adı Çilem Karabulut.
Kendisini satmaya götürmek isteyen kocasını, boğuşurken öldüren masum kadın iddiası ile tüm Türkiye'yi kandıran, feminist grupların "delilleri ve iddiaları incelemeden" hemen müdahil olduğu, "kadına karşı şiddet" ile ilgili toplumsal duyarlılığın arkasına saklanarak, kasten işlenen bir cinayeti "nefsi müdafaa / meşru savunma" olarak sunarak bir cinayet şüphelisini aklamaya çalışmanın başarısız bir girişimiydi Çilem Doğan davası...
Ne Olmuştu?
8 Temmuz 2015 tarihinde Hasan Karabulut, eşi Çilem Karabulut tarafından öldürüldü. Çilem Karabulut hem medyaya verdiği demeçlerde hem de mahkemedeki savunmasında, kocasının kendisini fuhşa zorlamak için götürmeye çalışması üzerine, buna itiraz ederek, yaşanan boğuşma sırasında, yastığın altında eline geçen silahla, hedef almadan ve kendisine yöneltilen saldırıyı sonlandırmak için ateş ettiğini ve bunun neticesinde eşi Hasan Karabulut'un öldüğünü söyledi. Haklı olarak işin aslını bilmeyenler büyük bir tepki gösterdi. Ama Çilem Karabulut, doğru söylemiyordu ve bir sanığın savunmasını yaparken doğruyu söylememesi gayet doğaldı. Ama bu hilafı hakikat beyanına, dosyaya erişme imkanı bulamayan ve kesin delillerle çürütülmüş iftiralarını göremeyenleri, ortak etti.
Çilem'in Savunmasındaki Doğru Olmayan ve Doğru Olmadığı Kesin Deliler İle İspatlanan Beyanlar:
Çilem Karabulut, Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki savunmasında olay anını şöyle anlattı:
"Yatak odasının kapısını kilitledi ve kilidi elini aldı, kiler ile benim yatak odamın içinde kiler var orada mavi bordo gri bir valizim vardı ayağıyla böyle itekledi hazırlan dedi gidiyoruz dedi. Bende dedim nereye gidiyoruz dedim. Üç kadın birde dedi sen ayarladım dedi gidiyoruz dedi. Nereye nasıl gidiyoruz dedim ya sen dedim ne diyorsun dedim o sıra elimi saçına attı saçımı böyle kıvırdı etim kopacak sandım o an ben sürekli beni yatağın üstüne doğru yatağın üstünde o kadar çok üstüme bindi ki tekmeyle yumrukla boğazıma çöktü artık kendimi kurtarmak için altından zor kalktım kalktığım sırada ben yastığın üstüne düştüm kendisi de yatağın diğer tarafına düştü elim silaha gitti silaha gitti ve o anki can korkusuyla ve panik halinde sıkıp sıkmadığımı değip değmediğini bilmediğim halde düşünce ben onu saklandı sandım elinden düşen anahtarı aldım kapıyı üstünden kilitledim arkamdan gelecek korkusuyla çocuğumu aldım çıktım evden olay bu şekilde oldu efendim." (Çilem Karabulut'un 26/02/2016 tarihli Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'nde SEGBİS ile kayıt altına alınan savunmasından)
-Fuhşa zorlama iddialarına dair mahkemenin gerekçeli kararında aynen şu tespitler bulunmaktadır:
"Her ne kadar sanık Çilem aşamalarda alınan savunmalarında; maktulün olay günü eve geldiğinde kendisine hazırlanmasını, Antalya'ya gideceklerini, diğer 3 kadın ile birlikte fuhuş yaparak para getireceklerini söylediğini belirtmiş ise de; sanık hakkında çok sayıda farklı suçlardan soruşturma yürütüldüğü ve adli sicil kaydında farklı suç kayıtlarının bulunduğu ayrıca emniyet müdürlüğünden gelen cevabi yazıda belirtildiği üzere maktul hakkında 18.03.2013 tarihinde başlatılan "TCK'nın 220. maddesine aykırılık, Çıkar Amaçlı Silahlı Suç Örgütü Kurmak, Örgütü Yönetmek, Örgüte Üye Olmak, Örgüt Adına Bilerek ve İsteyerek Hizmet Yüklenmek, Yağma, Nitelikli Yağma, Yağmaya Teşebbüs, Kişi Hürriyetinden Yoksun Kılma, Darp, Tehdit, Cinsel Saldırı, 5607 SKM Sigara Kaçakçılığı, 6136 SKM Ruhsatsız Tabanca ve Fişek Bulundurmak, Tefecilik ve Suça Azmettirmek" suçlarından soruşturma yapıldığı ancak fuhşa teşvik, aracılık veya yer temin etme suçu nedeniyle hakkında soruşturma yürütülmediği ve sabıka kaydında da bu suça ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı, buna ek olarak sanık Çilem'in mağdur sıfatı ile N.K., G.B. ve S.U.'in şüpheli sıfatıyla bulunduğu suç tarihi 17/05/2008 olan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarında şüpheliler hakkında Reşit olmayanla cinsel ilişki, Evi terk eden Çocuğu ailesini ve yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutmak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, Çocuğun cinsel istismarı suçlarına yardım, Fuhuş yapmaya zorlamak suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların verildiği; sanığın bu yöndeki soyut beyanlarının somut delillerle desteklenmediği" (Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'nin 08.06.2016 Tarih, 2016/16 E. ve 2016/291 K. sayılı gerekçeli kararından)
Görüldüğü üzere Çilem Karabulut'un gerek mahkemede gerekse de medyaya, kendini mazlum olarak göstererek işlediği cinayeti gizlemeye çalıştığı rahatça anlaşılmaktadır. Arka fonda hüzünlü müzikler eşliğinde yapılan anlatımlarla servis edilen Çilem Karabulut'un, hiç de masum olmadığı, net bir şekilde ortaya konulmuştur.
-"o sıra elimi saçına attı saçımı böyle kıvırdı etim kopacak sandım" diyerek, saçının derisini koparacak kadar çektiğini söyleyen Çilem'in bu iddiasının doğru olmadığı, cinayet mahallinde olay yeri inceleme ekiplerinin yaptığı inceleme ile ortaya çıktı. Çünkü maktulün elinde veya odanın herhangi bir yerinde, Çilem Karabulut'a ait tek bir saç kılı yoktu! Eğer Çilem'in dediği gibi ölmeden hemen önce maktul, Çilem'in saçını "derisini koparacak kadar" çekseydi, elinde yahut yatakta Çilem'in saç kıllarının bulunması lazımdı ama yoktu!
- Çilem Karabulut'un ifadesinde geçen "sürekli beni yatağın üstüne doğru yatağın üstünde o kadar çok üstüme bindi ki tekmeyle yumrukla boğazıma çöktü" iddiası, 09.07.2015 tarihinde sanık kolluk kuvvetlerine teslim olduktan sonra ve kıyafetlerinin tamamı çıkartılarak yapılan muayenede yeni darp ve cebir izinin bulunmadığının tespitiyle, çökmüştür. Dolayısıyla Çilem Karabulut, yargı mercilerin huzurundan hem darp edilme iddiasını ileri sürmüş hem de bu gerçek dışı iddiayı tüm medyaya servis ederek, işlediği cinayetten kendini aklamaya çalışmıştır.
- Çilem Karabulut maktulü öldürme anını "elim silaha gitti silaha gitti ve o anki can korkusuyla ve panik halinde sıkıp sıkmadığımı değip değmediğini bilmediğim halde düşünce ben onu saklandı sandım" şeklinde anlatmıştır. Mahkemenin gerekçeli kararda bu konuya ilişkin bölümü şu şekildedir:
"Sanık Çilem'in savunmalarında; olay günü maktulün kendisini saçından sürükleyip dövmeye başladığında direnmesi üzerine maktul ile beraber yatağın üzerine düştüklerini, yatağa düşünce elinin yastığın altındaki silaha gittiğini ve maktulün sırtının kendisine dönük olduğunu, yastığın altındaki silahı alarak maktule ateş ettiğini belirttiği, sanığın savunmasına göre hem maktulün hem de sanığın olay günü yatağın üzerinde olduğu, bu nedenle atışların yakın mesafeden olması gerektiği; halbuki dosya kapsamında bulunan otopsi raporu incelendiğinde; maktulün sağ el sırtında bulunan ateşli silah yarasının uzak atış mesafesinden olduğu, diğer ateşli silah yaralarının elbiseli bölgeden olması nedeniyle atış mesafesi tayini için elbisenin incelenmesinin gerektiğinin bildirildiği, adli emanette bulunan yastık kılıfı incelendiğinde üzerinde bulunan iki adet giriş deliğinin uzak atış sonucu meydana geldiğinin belirtildiği, ayrıca adli emanette bulunan olay yerinde maktule sarılı vaziyette bulunan bez örtü incelendiğinde; üzerinde sekiz adet giriş deliğinin bulunduğu ve giriş deliklerinin uzak atış sonucu meydana geldiğinin belirtildiği;" (Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'nin 08.06.2016 Tarih, 2016/16 E. ve 2016/291 K. sayılı gerekçeli kararından)
Çilem Karabulut'un olay anı ile anlattığı tüm detayların doğru olmadığı, sanığın uzak atışla gerçekleştirilen yaralamalar ile öldüğü kesin raporlar ile sabitken Çilem'in, "boğuşurken yakından ateş ettiği" iddiası, aksi ispat ve iddia edilemeyecek şekilde çürütülmüştür. Maktul, yatağında uyur iken arkasından ateş edilmek suretiyle öldürülmüştür!
- Öldürme anı ile ilgili Çilem Karabulut'un mahkeme başkanı ile soru cevap diyaloğu aynen şöyledir:
"BAŞKAN : Otopsi tutanaklarına göre 7 tane kurşun giriş deliği var.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : O anki panik ve korkuyla bilmiyorum ki efendim. Daha önce hiç silah kullanmadım.
BAŞKAN : Bu atışlardan 4 tanesi de kendi başına başlı başına ölüme yol açabilecek nitelikte yani 7 isabetten 4 tanesi yani bir tanesi bile isabet etse ölümü meydana getirebilecek şekilde, ateş ettiniz düştükten sonra kaç kez üst üstte ateş ettiniz siz.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Bilmiyorum ki; ben o anki panik korkuyla kaç el ateş ettim, kaç kez sıktım bilmiyorum.
BAŞKAN : Yani o kadar isabet almışsa birini isabet aldığı anda zaten düşmüştür.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Ben onu saklandı sanıyorum.
BAŞKAN : İlk ateş ettiniz düştü ondan sonra 7 tane isabeti nasıl yaptın?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : O anki panik ve korkuyla yaşam mücadelesi verirken ben hayatımda hiç silah kullanmazken ben kaç el ateş ettim nasıl oldu bilmiyorum.
BAŞKAN : Nereye düşmüştü siz vurduğunuzda.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Bilmiyorum yan tarafa düştü diye gördüm.
BAŞKAN : Yatağın yan tarafına yere yani.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : İnanın efendim bir kan, bir yaralama bir şey görseydim ben asla ve asla direk polisi evimde arardım ben arkamdan gelecek korkusuyla kaçtım üstüne kapıyı kilitledim yani biz bir kuşun kanadı kırıldığı zaman tamir eden insanlarız tedavi eden insanlarız.
BAŞKAN : 7 tane isabet almış hiç kan görmediniz mi?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Yemin ederim görmedim efendim.
BAŞKAN : Sizin hangi atışınızdan sonra düştüğünü hatırlıyor muşunuz?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Hatırlamıyorum efendim.
BAŞKAN : Siz ateş ettiğiniz esnada Hasan neredeydi.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Ben ateş etmeden önce yatağın üstündeydik ikimizde.
BAŞKAN : Yatağın üstündeyseniz siz ateş ettiğiniz zaman yatağın üstüne düşmüş olması lazım yan tarafa mı düştü?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Hatırlamıyorum." (26/02/2016 tarihli Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'nde SEGBİS ile kayıt altına alınan celse)
Görüldüğü üzere Çilem Karabulut, kocası maktule 7 kez üst üste ateş etmiştir. Ve ifadesinde ilk atıştan sonra düştüğünü, sonra kaç kez ateş ettiğini hatırlamadığını söylemiş, mahkeme başkanı bu hayatın olağan akışına aykırı savunma hakkında sorular sormuş, sanık Çilem iyice saçmalamaya başlamıştır.
-Çilem Karabulut'un tabancaya dair gerçek dışı iddiası da mahkeme başkanınca şu şekilde çürütülmüştür:
"BAŞKAN : Tabancanın orada olduğunu nerden biliyordunuz?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Soyunurken yastığın altına koymuştu efendim.
BAŞKAN : Peki gelip öldürecek dediniz?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Evet.
BAŞKAN : Geldi soyundu, tabancayı yastığın altına koydu.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Ben elinden kıyafetlerini aldım dedim ki; sürekli zaman kazanmak istiyorum yatak odasına gitmek istemiyorum.
BAŞKAN : Soyundu derken üzerinde yalnızca iç çamaşırı mı kaldı.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Yalnızca iç çamaşırı kaldı.
BAŞKAN : Atlet.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Atlet giymezdi zaten.
BAŞKAN : Yani yalnız külotu var.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Boxser evet.
BAŞKAN : Peki sizi öldüreceğini düşünüyorsanız tabancayı niye alıp oraya koysun ki;
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Efendim adam öyle bir şekilde beni dövüyor ki; yani sürekli tabancasıyla zaten hareket eden bir insan daha öncede polis Ramazan’ı vurduktan sonra eve gelip ağzıma silahı sokan bir insan sürekli ağzında mermiyle gezen bir insandan bahsediyorum ben size." (26/02/2016 tarihli Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'nde SEGBİS ile kayıt altına alınan celse)
Aslında tüm savunmanın çöktüğü önemli noktalardan biri de burasıdır. Sanık Çilem Karabulut, maktulün kendisini öldürmeye geldiğini defalarca söylemesi üzerine mahkeme başkanı bu beyanını kendisine hatırlatmıştır. Ancak maktulün hem Çilem'i öldürmeye gelmesi hem de silahı yastığın altına yani Çilem'in de ulaşabileceği bir yere koyması gibi bir saçmalığa kimsenin inanması mümkün olmayacağından, bu soru Çilem'e sorulmuş, Çilem ise cevabında, maktulün silahı niye yastığın altına koyduğunu hiçbir mantıklı gerekçeyle açıklayamayacağından, yine ispatlanamayan olaylara doğru savunmayı evirmeye çalışmıştır.
Cinayet silahının maktule ait olduğuna dair dosyada tek bir delil dahi yoktur!
-Polis ve doktorlar da Çilem Karabulut'un iftiralarından payını almıştır. Cinayet olayından bir gün sonra teslim olan ve aynı gün ve daha sonraki günlerde üst üste her gün doktor muayenesinden geçen Çilem Karabulut, ilk teslim olduğu andan itibaren yanında avukatı var olmasına rağmen, yapılan muayenelerde hiçbir inceleme yapılmadığını, başka bir ifade ile polis ve Adli Tıp Kurum doktorlarının işlerini yapmadıklarını açıkça söylemiştir. Bu konuda mahkeme başkanı ile Çilem Karabulut arasındaki diyalog aynen şöyledir:
"BAŞKAN : Sizin olaydan sonra olaydan hemen sonra alınan raporunuzda vücudunuzda ağır bir tranva yok yalnızca eski bir darp izi var.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Zaten beni kaç gün sonra 11 gün sonra adli tıp raporuna götürdüler.
BAŞKAN : Yaklaşık bir hafta önce meydana gelen bir darp izinin artık geçmeye başlayan yara izi var daha doğrusu darbe izi var.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Efendim ben cezaevine gittikten 11 gün 12 gün sonra beni darp raporuna götürdüler beni ilk gün adli tıp raporunda sadece bir şey kullanıyor musun? Vücudunun herhangi bir yerinde bir şey var mı? ben o şokla bir erkek doktor bana soruyor bunu her şeyi mi kaybettim eşimi kaybettim çocuğum ortada rezil oldu ben o an vücudumdaki yaraları gösteremedim ki.
BAŞKAN : Sizin göstermenize gerek yok siz söylemeseniz de muayene edecekler sizi.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Peki beni neden 11-12 gün sonra tekrardan cezaevinden aldılar hiç nereye gittiğimi de bilmiyordum aldılar beni götürdüler gerek orada doktorun saçıma bakması lazımdı söyledim saçım dedim bakabilirsiniz dedim hala etim benzim ağrıyordu.
BAŞKAN : Olaydan hemen sonra muayeneniz yaptırılmadı 11-12 gün sonra yaptırıldı öyle mi?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Evet 11-12 gün sonra cezaevinden adli tıpa götürdüler götürdükleri yere söylemiyorlar hastanen mi var dediler bir şen mi var dediler beni aldılar sabah.
BAŞKAN : İlk gözaltına alındığınızda oradan savcılığa getirildiğinizde çıkarıldığınızda her seferinde mutlaka doktora götürülürsünüz.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Polisler sana bir şey yaptı mı? ondan sonra dövdüler mi seni bu şekilde sorular normal bir adli tıp ben sürekli çünkü rapor alıyordum dayak yedik zaman.
BAŞKAN : Her giriş çıkışınızda mutlaka raporunuzu alırlar.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Evet çok özür dileyerek söylüyorum sadece bir iç çamaşırıyla kalıp bütün vücudumuzu kontrol ediyorlardı ama orda o şekilde bir muayenem olmadı benim.
BAŞKAN : Daha önce yalnız dövdüğünüzü söylediğiniz anda bütün vücudunuzu muayene ediyorlar birini öldürdüğünüzde muayene etmiyorlar.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Geldi şöyle bir baktı ondan sonra saçıma baktı ondan sonra yazdı çizdi yani öyle bir yüzeysel olarak yani bacaklarımda vardı kollarımda vardı sırtımda mevcuttu.
...
BAŞKAN : Anlattığınız eve gelir gelmez saldırdığı vurduğu altından kurtulduğum şeklindeki anlatımlarınızı doğrulayacak bulgu görünmüyor muayene bulgularında. Hemen olaydan sonra Adana Devlet Hastanesinde muayene edilmişsiniz bu muayene bulgularıyla geçici raporla adli tıpa gönderilmiş adli tıp vücudunuzdaki bulguları yazmış ve sonucu bildirmiş anlatabildim mi?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Anladım.
BAŞKAN : Sizin anlatımıza göre baya bir boğuşma oldu saçınızdan tuttu savurdu.
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Evet saçım kopacak dereceye kadar geldi. O can havliyle artık can çekişiyorum adamın altında.
BAŞKAN : Vücudunuzda o anlattıklarınızla uyumlu bulgu yok. Vücudunda sağ dizinde 3x2 çapında sarı mor renkte ekimoz başka bulgu yok." (26/02/2016 tarihli Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'nde SEGBİS ile kayıt altına alınan celse)
Önce olaydan 11-12 gün sonra rapora götürüldüğünü, sanki daha önce kendisini hiçbir polis rapora götürmemiş, hiçbir doktor kendisi hakkında vücut muayene işlemi yapmamış gibi iddialarda bulunan Çilem, raporlarla karşılaşınca bu sefer de doktorların hiçbir işlem yapmadıkları, sadece soru sordukları vs. gibi iftiralarda bulunmuştur.
-Atış yeri ve sayısı konusunda ilk başta yatakta boğuşurken ateş ettiğini söyleyen ancak her defasında başka türlü olayı anlatan Çilem'in bu çelişkili beyanlarına dair mahkeme başkanı son noktayı şu şekilde koymaktadır:
"BAŞKAN : Öldüğünü tahmin etmediniz mi?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Hayır bilmiyorum ki,
BAŞKAN : Yaptığınız atışların tamamını aynı anda mı gerçekleştirdiniz farklı farklı açılardan ateş ettiniz mi?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Bilmiyorum efendim o nasıl bir illettir ki insanı eline aldığı zaman devamı mı geliyor nasıl…
BAŞKAN : Bir iki el ateş ettiniz ondan sonra başka yere geçip devam mı ettiniz nasıl oldu?
SANIK ÇİLEM KARABULUT : Bilmiyorum efendim.
BAŞKAN : Farklı noktalara saplanmış mermiler var çünkü." (26/02/2016 tarihli Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'nde SEGBİS ile kayıt altına alınan celse)
Maktulde, farklı noktalardan, farklı açılardan yapılan ateşler sonucu isabet eden mermiler bulunmaktadır. Mahkeme başkanı bu hususu hatırlatıp sorduğunda, Çilem artık verecek cevap bulamayıp, "bilmiyorum" diyerek yetinmiştir. Halbuki aynı Çilem Karabulut, medya karşısına geçtiğinde, bu olayı çok farklı anlatmıştır. Ama gerek sosyal medyada gerekse yazılı ve görsel medyada olay anını anlatırken karşısında bulunan kişiler, olay yeri inceleme raporlarını, vücut muayene belgelerini, ateş sayısını ve diğer belgeleri bilmediklerinden, Çilem Karabulut'un gerçek dışı iddialarına karşılık verememekte, Çilem de bu boşluktan istifade ederek gerçek dışı iddialarını inci gibi dizmektedir.
Netice itibariyle Çilem'in, bu beyanlarının tamamen hayal ürünü olduğu, dosyada yer alan kesin delil ve raporlarla alakası olmayan anlatımların bulunduğu, mahkemenin gerekçeli kararına net bir şekilde yansımıştır:
"Yine sanığın savunmalarına göre maktulün yatağın üstüne düştüğü sanığın da yastığın üzerine düştüğü buna göre ya aynı konumda bulunan ya da sanığın maktulden yüksek konumda bulunduğu halde ateş etmesi durumunda mermilerin maktulün vücudunda düz veya yukarıdan aşağı doğru seyir izleyeceklerinin değerlendirildiği; halbuki otopsi raporunda vücutta bulunan silah yaralarının nasıl bir seyir izledikleri incelendiğinde; 9 numara ile belirtilen maktule sol gluteus(kalça kısmı) üstten isabet eden mermi çekirdeğinin kemik yapılarını kırmadan retroperitondan(karın boşluğunu kaplayan zar) batına girdiği, ince bağırsakları rüptüre ederek(kopararak) karaciğere saplandığının belirtildiği, merminin aşağıdan yukarı doğru bir seyir izlediği; yine otopsi raporunda 7 numara ile belirtilen sol uyluk orta 1/3 arkadan isabet eden mermi çekirdeğinin kas seyirli olarak sol uyluk üst 1/3 içten vücudu terk ettiğinin belirtildiği, bu merminin de aşağıdan yukarı doğru bir seyir izlediğinin anlaşılması karşısında ve belirtilen gerekçelerle sanığın savunmalarının doğrulanmaması nedeniyle savunmalarına itibar edilmemiştir." (Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'nin 08.06.2016 Tarih, 2016/16 E. ve 2016/291 K. sayılı gerekçeli kararından)
-Maktul ile sanık Çilem arasında, olay öncesine dayalı bir çok sorunların olduğu açıktır. Ancak, bu olaylar abartılmış, köpürtülmüş hatta yargı kayıtlarını yalanlayacak şekilde mahkemeye sunulma cüretinde bulunularak, sanık Çilem aklanmaya çalışılmıştır.
Mahkeme, tüm 6284 S.K.'na göre Çilem'in yaptığı başvuruları getirtmiş ve bu koruma kararlarına dair tek bir ihlal olduğu tespit edilmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında bu husus şu şekilde tespit edilmiştir:
"Evlilik birliği içerisinde sanık Çilem'in 6284 sayılı yasaya göre koruma kararı verilmesi taleplerinde bulunduğu; bu taleplere ilişkin 03/04/2013 tarihinde Adana 7. Aile Mahkemesinin 2013/187 değişik iş sayılı kararı ile, 22/08/2013 tarihinde Adana 3. Aile Mahkemesinin 2013/513 değişik iş sayılı kararı ile, 24/02/2014 tarihinde Adana 4.Aile Mahkemesinin 2014/124 değişik iş sayılı kararı ile, 08/01/2015 tarihinde Adana 8. Aile Mahkemesinin 2015/14 değişik iş sayılı kararı ile sanık Çilem Karabulut lehine maktul Hasan Karabulut aleyhine 6284 sayılı yasaya göre koruma kararı verildiği, Adana 8. Aile Mahkemesinden verilen tedbir kararının 25.02.2015 tarihinde ihlal edilmesi nedeniyle Adana 1.Aile Mahkemesince ihbarda bulunulduğu;" (Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'nin 08.06.2016 Tarih, 2016/16 E. ve 2016/291 K. sayılı gerekçeli kararından)
Bu durumun köpürtülmesi ve gelen kesin kayıtlara rağmen olayın büyütülmesi ise mahkemede sesli ve görüntülü kayda alınarak, şu şekilde tespit edilmiştir:
"SANIK MÜDAFİ :Hayır mümkün olur mu sayın başkan verenle ilgili değil iddia makamı diyorum ben zaten, çünkü 9 koruma kararı mütalaa da geçmiyor sayın başkan ve bu 9 koruma kararının dokuzunu da ihlal etti bu kişi...
CUMHURİYET SAVCISI :Dokuz koruma kararı yok, dört tane karar var bir tanesi ihlal edilmiş ben bunları tek tek çıkardım gelen belgeleri başta yazdırdım.
SANIK MÜDAFİ :Dokuz koruma kararı yok mu sayın Savcım?
CUMHURİYET SAVCISI :Dokuz koruma kararı yok, dört tane var, biri ihlal edilmiş." (08/06/2016 tarihli Adana 10 Ağır Ceza Mahkemesi'nde SEGBİS ile kayıt altına alınan celse)
Maktulün 9 koruma kararının 9'unun da yani hepsinin de ihlal edildiği yönündeki gerçek dışı iddiadan, 4 koruma kararından 1'nin ihlal edildiği gerçeğine...
Sonuç
Anayasa'da ve Türk Ceza Yargılaması Hukuku'nda, sanığın kimlik bilgileri dışındaki konularda, doğruyu söyleme zorunluluğu yoktur. Zira Anayasa md. 38/5.f. "Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz." hükmünü içermektedir. Ancak bu hak, yargı makamlarının sanığın her dediğine inanmak zorunda olduğu şekilde anlaşılamaz. Yargı makamları, sadece ve yalnızca, sanığın savunmasının aksi sabit olmaz ise, sanığın savunmasını hükme esas alır ancak sanığın savunmasının aksi (Çilem'de olduğu gibi) sabit olur ise, o zaman sanığın savunması itibar edilmeye değer bir savunma olmayacak ve sanığın savunması çökecektir.
Bu Çilem Doğan davasının yargısal boyutudur. Ancak olay, yargısal boyuttan çıkmış, Çilem'in savunmasının aksi sabit olmasına rağmen, toplumda bu gerçekler dile getirilmemiş hatta dile getirenler taşlanmış ve toplum, Çilem'in ortaya attığı gerçek dışı iddialar silsilesine inandırılmaya zorlanmıştır.
Tam bu noktada, Çilem'in beyanlarını ispat edememesi, onun yalan söylediği anlamına gelmediğini savunanlar olacak ise de, bu tatlı su kurnazlarına söyleyeceğimiz şudur: Yukarıda kayıtlarla ortaya konulduğu gibi Çilem, iddialarını ispat edememiş değildir ve buna gerek de yoktur. Çilem'in iddialarının aksi, kesin deliller ile ispat edilmiştir. Yani, Çilem'in savunmasındaki bir çok şeyin tam aksi veya gizlediği hususlar, kesin deliller ile ortaya çıkmıştır.
Maktulün, Çilem Karabulut'u bir çok kez darp ettiği, Çilem'in 4 kez koruma kararı aldığı ve bunlardan birini maktulün ihlal ettiği, anlaşmazlıklarla dolu bir evliliklerinin olduğu, maktulün sicilinin bulunduğu, Çilem'in daha önce boşanma davası açtığı ama daha sonra vazgeçtiği gibi hususlar, kesin deliller ile ispat edilmiş gerçeklerdir. Ancak dosyada, Çilem Karabulut ile maktul arasında yaşanan ve Çilem'in meşru savunma / nefsi müdafaa ile hareket ettiğini gösteren tek bir delil bulunmamaktadır. Çilem'in adı-soyadı gibi bilgileri dışında, olay öncesi, olay anı ve olay sonrasına dair anlattıklarının hemen hemen tümünün gerçeği yansıtmadığı HATTA Çilem'in anlattıklarının tam tersi kesin deliller, olay yeri inceleme raporları, ölü muayene ve otopsi tutanakları, adli tıp raporları gibi kanıtlarla ispat edilmiştir. Dolayısıyla maktul, ne Çilem'i fuhşa zorlamıştır, ne Çilem'i darp etmiştir ne de Çilem bir boğuşma sonucu maktulü öldürmüştür! Bunların hepsinin küllüyen gerçek dışı olduğu, ispat edilmiştir, bu beyanların hiçbiri doğrulanamamıştır.
Sosyal medyayı, yazılı ve görsel medyayı gerçek dışı iddialarına ve iftiralarına bir araç olarak kullanan, insanların "kadın cinayetleri ve kadına karşı şiddet eylemleri"ne karşı olan hassasiyetini kullanarak, işlediği cinayeti nefsi müdafaa / meşru savunma kapsamına sokarak ceza almaktan kurtulmaya çalışan bir kadın profilinden ibaret olan Çilem Karabulut'a hâlâ inanan, onun fuhşa zorlandığından emin, kendisini korumak için bu cinayeti işlediğini sanan bir güruh şu anda dahi mevcut. Tüm bu delillere rağmen inanmamaya da devam edecekler. Çünkü özelde ülkemizde, genelde dünyada, bu tip yalanlardan beslenenlerin bulunduğu, yadsınamaz bir gerçek. Bu kişiler o kadar cüretkarlar ki, gözünüzün içine bakarak yalan söylerler, yalanlarını ortaya çıkardığınızda da size başka türlü saldırırlar. Bu azgın azınlığın esasında hiçbir ahlaki ve hukuki üstünlükleri bulunmamaktadır. Bu aparatlar; mazlum edebiyatı, ezilmişlik sendromu ve yalanlarla, kişilerde dopamin yükselmesi sağlayarak, sanrılara inanan kitleler oluşturup, bunları hem maddi hem de manevi anlamda sömürmektedirler. Gerçeklerle yüzleşen bu kitlenin, nasıl saldırgan ve hukuk tanımaz hale geldiğine şahit olmak ise, hazindir...
Yazar: Bayram-Yuksekkaya - 7 minutes 41 seconds
Feminzm akımının güç kaybetmeye başladıkça daha da sertleşip Feminazi haline geldiğine tüm dünya şahit oldu. Gelinen noktada, Feminzmin Erkek Düşmanlığı ile eşdeğer hale geldiğini söylediğimizde, bizi eleştirenler...
MoreYazar: Bayram-Yuksekkaya - 5 minutes 58 seconds
Feminzimin ve özellikle post-modern feminzm veya daha doğru ifadeyle, postmodernizm ile yine her zamanki gibi strateji, kavram ve şekil değiştiren feminizmin, 21 yyda ulaştığı noktada en doğru ismi; “Feminaz...
MoreYazar: Bayram-Yuksekkaya - 2 minute
İngilterede büyük bir holdingin yakınında bir kambur, köşeye kurulmuş bir büfede döner satmaktadır. Holdingin sahibi de her sabah ve akşam gelip geçer iken kambura, günaydın kambur, iyi akşamlar kambur, nasılsın k...
MoreYazar: Bayram-Yuksekkaya - 2 minutes 59 seconds
Ümit Özdağ tutuklandı. Neden? Mercek altına alalım. Ankarada bir restoranda akşam yemeği yerken, restoranın yakınındaki tüm yollar kesilerek gözaltına alındı. Gerekçe: Cumhurbaşkanına Hakaret!! Soruştur...
MoreYazar: Bayram-Yuksekkaya - 6 minutes 44 seconds
Bebek katili Abdullah Öcalan, PKK koşulsuz, şartsız silah bıraksın, kendini feshetsin çağrısı sonrası bölücü terör örgütü ateşkes ilan etti. Ama sonradan bazı şartlar öne sürmeye başladı. Bunlar başka konular. ...
More